Onur ÇELİK- YMM/CFO
Tahvil, devletin ya da özel sektör şirketlerinin borçlanarak orta ve uzun
vadeli fon sağlamak üzere çıkarttıkları borç senetleridir. Tahviller halka arz
edilerek veya halka arz edilmeksizin satılabilir. Kamu borçlanma aracı
dışındaki tahvillerin ihraç ve halka arzı için bunların Sermaye Piyasası
Kurulu’na (SPK) kaydettirilmesi gereklidir.
Tahvillerin halka arz edilmesi durumunda tahvil ihraç koşulları ve ihraççı
şirket hakkındaki hukuki ve mali bilgiler izahname ve sirkülerde yer alır.
Bir Tahvilin Özellikleri Nelerdir?
ü
Tahviller sahiplerine herhangi bir ortaklık hakkı vermez, sadece ihraçcıya
karşı alacaklılık hakkı sağlar.
ü
Tahvil sahibinin bir şirkete kullandırdığı sermaye, yabancı sermayedir.
Tahvil sahibi, tahvili çıkaran kuruluşun uzun vadeli alacaklısıdır. Tahvil
sahibi şirketin aktifi üzerinde, alacağından başka hiçbir hakka sahip değildir.
Şirketin yönetimine katılamaz. Buna karşılık şirketin elde ettiği kardan, önce
tahvil sahiplerinin faizleri, daha sonra hisse senedi sahiplerinin kar payları
ödenir.
ü
Tahvil sahibi ile şirket arasındaki hukuki ilişki vade sonunda sona erer.
Tahvil sahibi tahvili çıkaran şirketin kar - zarar riskine katılmaz, şirket
zarar etse de günü gelince belli miktardaki anapara ve faizini alır.
ü
Tahvillerin getirilerini etkileyen en önemli unsurlar, likiditesi ve sahip
oldukları risktir. Şirket tahvilleri, şirketin iflas etmesi ve faiz, anapara
ödemesinde temerrüde düşmesi açısından devlet tahvillerine oranla daha yüksek
risk taşıdıklarından, genellikle devlet tahvillerinden daha yüksek faiz geliri
sağlarlar. Tahvilin vade tarihine kadar olan değeri faiz oranlarındaki
değişikliklere paralel olarak değişecektir.
ü
Tahviller çoğu zaman sabit getirili menkul kıymetlerdir.Tahvil sahibi
enflasyonun kendisinden alıp götürdüğü değerden daha fazla faiz aldığında kar
elde etmiş olur. Elde edilen gelir enflasyonun altında kaldığında ise tahvilin
gerçek geliri negatif de olabilir.
ü
Tahvil bir borç senedi olduğuna göre, borcun anapara ve faizleri gereğinde
yargı yoluna başvurarak tahsil edilebilir. Şirketin iflası veya tasfiyesi
halinde de, tasfiyede önce borçlar ödendiği için, tahvil sahipleri şirket
ortaklarından (hisse senedi sahipleri) önce alacaklarını alırlar.
ü
Tahvilin anapara alacakları için zamanaşımı en son kupon vadesinden veya
itfaya uğramışsa itfa tarihinden itibaren 10 yıldır. Tahvilin faiz
alacaklarında ise, zaman aşımı süresi 5 yıldır.
Türk Özel Sektör Tahvil Piyasası Ne Durumda?
Yukarıda
yer alan grafikten de anlaşılacağı üzere 2010-2018 döneminde gerçekleşen
ihraçların değeri açısından bakılırsa, 2010 yılında 8 milyar TL olarak
gerçekleşen borçlanma araçları ihraçları önemli bir artışla 2018 yılında 101
milyar TL seviyesine gelmiştir. Bu veri son 9 yılda tahvil ihraç hacminin başlangıç
yılına nazaran 12 katına ulaştığını göstermektedir. Ancak borçlanma araçları
piyasasındaki asıl ivmelenmenin 2012’yılından itibaren başladığını söylemek
daha doğru olacaktır. Tahvil ihraç sayısına baktığımızda ise 2010 yılında 30
olan ihraç adedi 2012 yılında önemli bir artışla 122’ye tırmanmış, 2018 yılı
itibariyle de 246 olmuştur.
2010-2018 dönemi içinde
kalan dokuz yıl boyunca bankalar 328, banka dışı finansal kurumlar 118, reel
sektör firmaları ise 34 milyar TL ihraç gerçekleştirmişlerdir. Yani bankalar,
ihraç pazarından % 68’lik oran ile en büyük payı almaktadır. Reel sektörün payı
ise sadece % 7’dir. Reel Sektör tahvil ihraçların ortalama vadesi ise 2,5
yıl civarındadır.Reel sektör firmaları içindeki en büyük ihraç grubunu ise 8 milyar TL satış ile kimya, petrol, kauçuk ve plastik ürünler sanayi oluşturmaktadır. Hemen ardından 7 milyar TL satış ile holdingler ve yine 7 milyar TL ile telekomünikasyon ve lojistik sektörü gelmektedir. Diğer sektörlerin toplam ihraç tutarı 13 milyar TL tutarında olup bu sektörlerin en büyükleri enerji (4 milyar TL), yiyecek, içecek ve tütün (3 milyar TL), tekstil (3 milyar TL), işlenmiş metaller (3 milyar TL) ve inşaat (2 milyar TL) sektörleridir. Reel sektör içinde en büyük beş satış ise 3 milyar TL ile Turkcell, Koç Holding ve TÜPRAŞ’a ve 2 milyar TL ile Türk Telekom ve Coca Cola’ya aittir. (Tüm satışlar yurtdışında gerçekleştirilmiştir)
İhraç yöntemlerini incelediğimizde ise borçlanma piyasasında genelde nitelikli yatırımcıya satış ve tahsisli satış yöntemlerinin tercih edildiği, halka arz yönteminin ise daha az tercih edildiği görülmektedir.
Sonuç
Bir ülkede özel
sektörün rahatça borçlanabilmesi özellikle banka kredisi ile finansmandan
ziyade tahvil ihracıyla finansman imkanlarından istifade edebilmesi için ekonomik
büyüme, faiz, enflasyon, işsizlik, vergi oranları, borçluluk düzeyi, gelir
dağılımı, döviz kurunun seviyesi vb gibi tüm makroekonomik göstergelerin makul
bir seviyede olması ve bir istikrarın sağlanması gerekmektedir. Keza tüm bu
ekonomik göstergeler kredi derecelendirme şirketlerinin ülkeye vereceği kredi
notunu belirlemede kritik önem taşımaktadır. Ülke kredi notunun özel sektörü
ilgilendiren tarafı ise malumunuz bir şirketin kredi notunun, kendi ülkesinin kredi
notundan daha iyi olamamasıdır. Zira bir ülkenin teknik olarak iflas etmesi
kabul edilemezken, şirketler için pek tabi bu mümkündür.
Türkiye bakımından
süreci değerlendirdiğimizde en başta ülke kredi notunun düşüklüğünün ve kamunun
borçlanma piyasasında yarattığı “crowding out” etkisinin yanı sıra, politik,
sosyal ve hukuki faktörlerin de etkisi ile özel sektör şirketlerinin özellikle
de reel sektör şirketlerinin yeterince borçlanma aracı ihraç edemediği, çok az
sayıda ihraç edilen özel sektör borçlanma araçlarının ise aktif bir ikinci el
piyasasının oluşamadığı görülmektedir.
Bu nedenle reel
sektör şirketleri finansman kaynağı temini bakımından genellikle banka
kredilerine bağımlı olmuşlardır. Banka kredilerinin uzun yıllar boyunca
finansman temininde neredeyse tek seçenek olması Türkiye’de faaliyet gösteren reel
sektör firmalarının kaynak çeşitliliğini sınırlayarak kaynak maliyetlerinin de
artmasına sebep olmuştur. Bankalardan temin edilen kredilerin tutar ve
vadelerinin esnek olmayışı, kredi yenilemede yaşanan zorluklar ve ekonomik
daralma dönemlerinde yaşanan kredi sınırlamaları, firmaların hem günlük
faaliyetlerini hem de uzun vadeli yatırımlarını da olumsuz etkilemiştir.
Türkiye’de tahvil
piyasasının hala küçük ve sığ, borçlanma vadelerinin ise görece kısa olmasına
rağmen, Türk özel sektörü bakımından son on yılda iyi bir alternatif finansman
kaynağı olmaya başlamıştır. Tahvil ihraç hacminin büyümeye ve çeşitlenmeye
başlaması gelecek adına son derece umut verici ve sevindirici olmuştur. Gelişmiş
ülkelerin yeniden uygulamaya başladığı negatif faizle borçlanma ve parasal
genişleme politikalarının da etkisiyle, Türkiye olarak düşen faiz oranlarına
rağmen Dünya standartlarına göre halen azımsanamayacak ölçüde faiz verildiği de
göz önünde bulundurulduğunda, ekonomik ve politik istikrarın da sağlanmasıyla
birlikte tahvil piyasasının yatırımcılar adına gelecekte daha da çekici olacağı
ve büyüyebileceğini söylemek mümkündür.
Kaynakça : AK Yatırım
Raporları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder