Dahilde İşleme Rejimi İle Türk Sanayisi Montajcıya Mı Dönüşüyor?
Dünya’da hiç bir ülkenin gerek mutlak gerekse mukayeseli olarak ekonomik
bakımdan tüm alanlarda diğer ülkelerden üstün olamayacağı ve kendi kendisine
yetemeyeceği artık bilinen bir gerçektir. Kaldı ki, günümüzde de hiçbir ülke
tam anlamıyla dışa kapalı ve korumacı bir ekonomik sisteme sahip değildir.
Çünkü dış ticaret sıfır toplamlı bir oyun değildir.
Bu çerçevede Türkiye de var olan ekonomik yapının değiştiğini ve bu
değişime direnmenin mümkün olmadığını fark etmiş ve 1980’li yıllara kadar
uyguladığı ithal ikameci dış ticaret politikası terk etmiş, ihracata ve
sanayileşmeye dayalı bir dış ticaret politikasını uygulamaya koymuştur. Söz
konusu politikanın benimsenmesiyle dış ticaret rejimlerinden biri olan Dahilde
İşleme Rejimi (DİR) uygulamaları da Türkiye’nin gündemine alınmıştır.
Dahilde İşleme Rejimi, serbest dolaşımda olmayan eşyanın, Türkiye gümrük
bölgesi içerisinde işleme faaliyetine tabi tutulmak üzere geçici olarak ithal
edilmesi ve işleme faaliyeti sonrasında elde edilen işlem görmüş ürünün yeniden
ihraç edilmesi mantığına dayanan ekonomik etkili bir gümrük rejimidir.
Dahilde İşleme Rejimi, ihracatçılara dünya piyasa fiyatlarından hammadde ve
ara mamül temin etmek suretiyle ihracatı artırmak, ihraç ürünlerine
uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak, ihraç pazarlarını
geliştirmek ve ihraç ürünlerini çeşitlendirmek amacıyla uygulamaya konulmuştur.
Bu süreçte DİR’in ihracatçılara sağladığı avantajlar ise kısaca; ithalatta
Gümrük Vergisi, KKDF, KDV, ÖTV ile diğer vergi ve fonlardan istisna tutulmak,
bu vergilerin tahsil edilmemesi nedeniyle talep edilen teminatları indirimli
oranlarda verebilme imkanı ve ticaret politikası önlemlerine tabi olmamak
olarak sıralanabilir.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2010-2015 yılları arasında DİR
kapsamında gerçekleştirilen ithalat Türkiye’nin toplam ithalatının %13’üne
tekabül etmektedir.
İhracat tarafına bakıldığında, 2010-2015 yılları arasında DİR kapsamında
gerçekleştirilen ihracat ise Türkiye’nin toplam ihracatının % 43’ünü
oluşturmaktadır.
Başta otomotiv, demir-çelik, deri ve deri mamulleri, çimento, cam, gıda,
toprak ve seramik ürünleri, orman ürünleri, tekstil gibi birçok sektör
ihracatını bu sistem üzerine kurgulamaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinde üreticilerin DİR kullanımı % 5 civarında iken,
Türkiye de bu oran % 70 seviyesindedir!
Mevcut
Sanayi Politikası Sürdürülebilir Mi ?
İhracatı teşvik etmek adına üreticiye ucuza girdi temin etmek önemli
olmakla birlikte, Dahilde İşleme Rejiminin yaygınlaşmasıyla ülkemizde önem arz
eden bütün sanayi kolları neredeyse ithalat yapmadan ihracat yapamaz hale
gelmiş, kendi teknolojisini geliştiremeyen ve yüksek oranda katma değer
yaratamayan, tabiri caiz ise kendilerine montajcılık rolünü üstlenmeyi
kabullenmiş bir yapıya dönüşmüştür.
Nitekim, Türkiye ihracat kompozisyonunun % 80’i sanayi ürünlerinden
oluşmakta buna mukabil Türkiye’nin her 100 Dolarlık ihracatının 65 Dolarlık
kısmı ise ithal girdiye dayanmaktadır.
Dahilde İşleme Rejimine olan bağımlılık yerli üreticileri de çeşitli
yönlerden darboğaza sürükleyebilmektedir. Ülke içerisinde üretimi mümkün ve
uluslararası standartlarda kaliteye sahip olan hammaddenin veya ara malının
yerli üreticilerden temin edilmek yerine ithal edilmesi, yerli üreticilerin
kapasite kullanım oranlarını düşürerek atıl kapasitelerin ortaya çıkmasına,
üretim maliyetlerinin daha da yükselmesine ve istihdam edilen kişi sayısının
azalmasına yol açabilmektedir.
Dünya’da korumacılığın giderek arttığı, ticaret ve kur savaşlarının
gündemde olduğu bir dönemde, ithalatın bir türevi olan Dahilde İşleme Rejimine
dayanan ve montajcılık felsefesi üzerine kurgulanan bir sanayi ve ihracat
politikası sürdürülebilir olmadığı gibi, mevcut olan yerli sanayinin de giderek
azalmasına neden olacaktır.
Çözüm tabi ki ithal ikameci ekonomi modeline dönmek veya ihracattan
vazgeçmek değil, teknoloji geliştiren, katma değeri yüksek ürün üretebilen,
değer zinciri oluşturabilen bir sanayi ve dış ticaret politikası tasarlamaktır.
Türkiye olarak 3. Sanayi Devrimini kaçırdık, bari “Endüstri 4.0” olarak
isimlendirilen 4.Sanayi Devrimini kaçırmayalım.
Yayınlanma Tarihi ve Yeri :
02.03.2018/Muhasebetr Web Sitesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder