Varlık Yönetim Şirketleri ve Bankacılık Sektörü İle İlişkisi
Bankaların ana faaliyet konusu ile doğrudan bağlantısı olan kredi riski,
banka müşterilerinin kullanmış oldukları kredilere istinaden üstlendikleri
anapara ve faiz ödeme yükümlülüklerini kısmen veya tamamen yerine getirmemeleri
durumunda bankanın karşılaşacağı risk olarak tanımlanmaktadır.
Bankalar, geri ödenemeyen kredilere istinaden, bunları sorunlu alacaklar
olarak bilançolarının aktifinde takipteki alacaklar hesabına aktarmakta, tahsil
edememe riskine istinaden karşılık ayırmakta ve yasal takip sürecine
girişmektedirler.
Takipteki alacak seviyesinin artışı ise bankaların risk seviyesini
artırmakta ve bu risklerin takibinde kullanılan takipteki alacak oranı, sermaye
yeterlik oranı, likidite oranı, öz kaynak karlılığı ve aktif karlılığı gibi
temel rasyoları olumsuz yönde etkilemektedir. Buna bağlı olarak da bankanın
verebileceği kredi hacmi düzeyi, dolayısıyla da reel sektöre aktarılacak
finansman kaynağı azalmakta ve ekonomik aktörler negatif bir
yatırım-üretim-tüketim iklimine maruz kalmaktadırlar.
Yukarıda bahsi geçen nedenlerle, bankaların öz kaynaklarını olumsuz
etkileyecek sorunlu alacakların bilançolarından temizlenebilmesi bankalar için
önem arz etmektedir. İşte tam da bu noktada varlık yönetim şirketleri (VYŞ)
sorumluluk üstlenmekte, bankaların takibe girmiş sorunlu alacaklarını belli bir
iskonto uygulayarak devir almakta ve söz konusu alacakların icra-iflas
uygulamaları çerçevesinde kendi finansal, teknik ve hukuki alt yapılarını kullanarak
takip ve tahsil edilebilmesi gibi meşakkatli bir süreci yürütmektedirler.
Varlık yönetim şirketleri sadece bankalar, TMSF, faktoring ve leasing
şirketleri gibi finansal kuruluşların gecikmiş alacaklarını satın alabilmekte,
bankacılık dışındaki sektörlerin (örneğin reel sektörün) tahsili gecikmiş
alacaklarını ise satın alamamaktadırlar.
Varlık yönetim şirketlerinin bahsi geçen hizmetleri vermeleri karşılığında
üstlendikleri risk, devir alınan alacakların tahsil edilememe olasılığı iken
söz konusu riske karşılık olarak elde etmeyi amaçladıkları kazanç ise ilgili
kurumlardan daha düşük bedel ödeyerek devir aldıkları sorunlu alacaklara
karşılık olarak bu kurumlara borcu olanlardan daha yüksek bir bedeli tahsil
etmektir.
Bankalar Neden Varlık Yönetim Şirketleri
İle Çalışırlar ?
Banka bilançolarının aktif bölümünde yer alan takipteki alacaklar (brüt)
rakamı, bir bankanın aktif kalitesi ve ana faaliyet alanına ilişkin performans
ölçümünde en önemli kriterler arasında yer almaktadır. Takipteki alacak (brüt)
/ toplam alacak rasyosu yüksek olan bankaların mevduat hariç diğer borçlanma
faaliyetlerinde kaynak maliyetleri doğal olarak yüksek risk primi nedeni ile
artacaktır.
Bankacılık ve finans sektörü, ortalama olarak vermiş olduğu her 100
liralık kredinin 5 lirasında vade gününde tahsilat sorunu yaşamaktadır. Söz
konusu 5 liranın 2 lirasını kısa vadede idari takip süreci içinde, 2 lirasını
ise 2-3 yıla varan takip süreci içinde tahsil etmektedirler. Kalan 1 lirasını
ise, varlık yönetim şirketlerine satmakta veya yasal takip sürecine
devam etmektedirler.Sektörün bazen de, ekonomik fayda görmediği için
alacaklarını takipsiz bıraktığı da görülmektedir.
Varlık yönetim şirketleri başta bankalar olmak üzere finans
sektörünün gecikmiş alacaklarını satın alarak kurumların hem bilançosunun
temizlenmesine hizmet eder, hem de bu kurumları ciddi zaman ve insan kaynağı
gerektiren operasyonel yükten kurtarırlar. Böylece
bankalar kredi takip politikalarından taviz vermeden esas işleri olan kaliteli
aktif üretmeye devam edebilirler.
Bankalarca kullandırılan kredilerin ne kadarının takibe alındığı
incelendiğinde, BDDK verilerine göre Eylül 2017 dönemi itibarıyla takipteki
kredilerin (brüt) tutarının 63 milyar TL’ye ulaştığı ve bunun toplam kredi
hacminin % 3,15’sine tekabül ettiği görülmektedir.
Varlık Yönetim Şirketleri Derneği verilerine göre, bankaların 2017
yılında 9 milyar TL tutarında sorunlu alacak satışı gerçekleştirdiği, bunun
2016 yılındaki 6,4 milyar TL’lik tahsili gecikmiş alacak portföyü satışına göre
% 30’un üzerinde bir artış manasına geldiği ve bunun şimdiye kadar
gerçekleştirilmiş en yüksek tutar olduğu anlaşılmaktadır.
Tahsili Gecikmiş Alacak Satışının Gerçekleştiği Yıl
|
Ticari Anapara (Milyon TL)
|
Bireysel Anapara (Milyon TL)
|
Toplam Anapara
(Milyon TL) |
2008
|
1.156
|
612
|
1.768
|
2009
|
513
|
487
|
999
|
2010
|
1.626
|
1.343
|
2.968
|
2011
|
896
|
1.429
|
2.325
|
2012
|
1.635
|
1.608
|
3.242
|
2013
|
1.314
|
1.789
|
3.103
|
2014
|
2.516
|
3.595
|
6.111
|
2015
|
825
|
1.262
|
2.086
|
2016
|
3.068
|
3.450
|
6.518
|
2017
|
-
|
-
|
9.000
|
TOPLAM
|
38.121
|
Varlık Yönetim Şirketleri Mali Mevzuat Uyarınca Devir Aldıkları
Alacaklara Karşılık Ayırabilirler Mi?
Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 288’inci maddesinde karşılıklar, “Hâsıl olan
veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilemeyen ve teşebbüs için
borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadıyla hesaben
ayrılan meblağlar” şeklinde tanımlanmış olup, VYŞ’lerin karşılık
ayırabileceklerine dair bir düzenleme ise bulunmamaktadır.
Ancak, Türk Hukuk Sisteminde normlar hiyerarşisine uygun olacak şekilde
VYŞ’lerin ayırmak zorunda oldukları karşılıklara ilişkin olarak Bankacılık
Kanunu’nun 143’üncü maddesinde Kurumlar Vergisi Kanunu’na (KVK) atıf yapılmak
suretiyle, söz konusu karşılıkların KVK’da gider olarak dikkate alınabileceği
yönelik yapılan özel düzenleme çerçevesinde, VYŞ’ler tarafından ayrılacak
karşılıkların da kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması
mümkündür.
Yayınlanma Tarihi ve Yeri :12.03.2018/Muhasebetr Web Sitesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder