21 Nisan 2018 Cumartesi

Aile Anayasası ve Kurumsallaşma Süreci



Aile Anayasası ve Kurumsallaşma Süreci



Yapılan araştırmalara göre Türkiye'deki işletmelerin % 95’ini aile şirketleri oluşturuyor. Bu istatistik bize Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve kültürel açıdan istikrarlı ve sürdürülebilir gelişimi için aile şirketlerinin uzun ömürlü olması gerektiğini gösteriyor.

Oysaki Türkiye’de aile şirketlerinin ortalama ömrü 25 yıl civarında. Bu aile şirketlerinin sadece % 30’u ikinci kuşağa, % 12’si üçüncü kuşağa geçebiliyor. Dördüncü kuşağa geçebilenlerin oranı ise yalnızca % 3.

Aile şirketlerinin uzun ömürlü olamayıp kısa sürede sona ermesinin temel nedeni kurucu ortağa & yöneticiye olan aşırı bağımlılık ve kurumsallaşamama olarak gösterilebilir.

Bu sorunun çözümü adına, gelişmiş ülke şirketlerinin de ağırlıklı olarak ailelere ait olması nedeniyle, batı orjinli aile anayasası kavramı karşımıza çıkmakta.

Aile anayasası, en basit ifade ile şirket hissedarlarından bağımsız olarak kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde şirketlerin yönetilmesi ve sürdürülebilir yaşam seyrine kavuşması için hissedarlarca benimsenen kurallar manzumesidir.

Bununla birlikte, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin 2017 yılında yaptığı Aile Şirketi Öncelikleri Anketi’nde,  ankete katılan aile şirketlerinin % 60’ının aile anayasasının sahip olmadığı ve yine %53’ünde Aile Konseyi’nin de bulunmadığı sonucu ortaya çıkmıştır.

Aile Anayasasında Bulunması Gereken Asgari Düzenlemeler

1.Aile Konseyinin Kurulması: Aile üyelerinden oluşan bir aile meclisince seçilecek ve aile anayasasının uygulanmasını takip eden, gözeten ve ihlali halinde yaptırıma kararı veren bu organ, aynı zamanda hissedarlarla şirket arasında iletişim ve koordinasyonu sağlayacak, ardıl planlamayı gerçekleştirecektir.

2.Hisse Devri: Üçüncü şahıs ve şirketlere hisse devirleri, hisse rehin, intifa hakkı tesisi ve benzeri işlemlerin yapılıp yapılamayacağı ile olası halka açılma kararının verilmesi.

3.Yönetim Kurulu Oluşumu: Üye sayısı, hissedar olacak yönetim kurulu üyelerinin taşıması gereken asgari nitelikleri ve bağısız yönetim kurulu üyesi olup olmayacağına ilişkin düzenlemeler.

4.Bilgi Alma Hakkı: Yönetim kurulu üyesi olmayan hissedarların eşitlik ve şeffaflık ilkeleri doğrultusunda TTK ve SPK düzenlemelerine uygun bilgi alma ve inceleme hakkının düzenlenmesi.

5.Rekabet Yasağı ve Şirketle İşlem Yasağı: Şirketin faaliyette bulunduğu sektörde hissedarların bireysel olarak veya ortak sıfatı ile faaliyette bulunup bulunmayacağı ve yine hissedarların şirketle herhangi bir ekonomik alış verişte bulunup bulunamayacağına yönelik düzenlemeler.

6.Temettü: İşletmenin gelecekteki varlığının koruması için gerekli yatırımlarında göz önünde bulundurularak hukuki, ticari ve mali düzenlemeler & ilkeler doğrultusunda belirlenecek kar dağıtım oranının belirlenmesi.

7.Ardıl Planlama: Hissedarların ardıl fertlerinin bilgi, beceri ve tecrübeleri doğrultusunda şirket içerisinde kariyer planlamaları.

8.Profesyonel Yöneticiler: Hissedarların şirket faaliyetlerinin sevk ve idaresini profesyonel yöneticilere bırakması ve hissedarlar ile profesyonel yöneticiler arasında hiyerarşik düzenlemelerin nasıl kurgulanacağının belirlenmesi.

9.Organizasyon Şeması ve Görev Tanımları:İş süreçlerinin doğru bir şekilde oluşturulmasından sonra, yetki ve görev çatışmasına yer vermeyecek şekilde görev tanımlarının sağlıklı bir şekilde yapıldığı ve şirketin faaliyet gösterdiği ekonomik alanlara uygun bir organizasyon şemasının kurgulanması.

10.Kurumsallaşma Süreci: SPK’nın belirlediği kurumsal yönetim ilkeleri ile şeffaflık ve hesap verebilirlik felsefesi çerçevesinde sistematik ve istikrarlı bir çalışma kültürünün oluşturulması.

11.İç Kontrol Sistemi ve İç Denetim Departmanının Kurulması: Şirketin karşılaşacağı risklerin belirlenmesi, etkilerini en aza indirebilecek bir risk yönetimi ve iç kontrol mekanizmasının oluşturulması ile bunun sağlıklı olarak işlediğinin denetlenmesi amacıyla gerekli yapılanmaya gidilmesi.

12.Anayasanın İhlalinin Yaptırımı: Kurgulanan sistemin amaca ulaşması adına belki de en önemli olan bu madde ile mevcut aile anayasası ilkelerini ihlal eden hissedarlar hakkında uygulanacak yaptırımlar.

Sonuç

Aile şirketlerinin, maddi ve manevi değerlerini gelecek nesillere en iyi şeklide aktararak sürdürülebilir, hesap verebilir, şeffaf bir yapıya kavuşması, kurumsallaşmanın ve ilke temelli bir yönetim anlayışının benimsenmesi ile sağlanabilir.

Söz konusu amaca ulaşmada hissedarlar arası ilişkileri ve şirketin geleceğinin şekillenmesinde benimsenecek kuralların düzenlendiği metin ise aile anayasası olmaktadır. Aile anayasasının yukarıda bahsi geçen asgari koşulları taşıması, detaylı ve vizyoner bir bakış açısı ile hazırlanması, sürecin başarıya ulaşması adına son derece önem taşımaktadır.
Son olarak aile anayasası kadar önem taşıyan bir diğer husus ise, gerek sağlar arasında yapılan hukuki tasarruflar sonucunda ortaya çıkan hisse devri ile gerekse de vefat halinde miras işlemleri sonucunda hisse intikaline bağlı olarak ortaya çıkacak vergilerin, doğru bir vergi planlaması yapılarak yönetilmesidir. Bu sürecin profesyonel kişilerle yürütülmesinin, gelecek kuşaklara aktarılacak sermaye birikimini korumak adına taşıdığı önem yadsınamayacak boyuttadır.


Yayınlanma Tarihi  ve Yeri :  21.04.2018/Dünya Gazetesi

19 Nisan 2018 Perşembe

Halka Açılmanın Dayanılmaz Hafifliği



Halka Açılmanın Dayanılmaz Hafifliği !



Malum olduğu üzere, Türkiye’de şirketlerin döviz cinsinden borçları yüksek olduğundan haliyle döviz açık pozisyonları da yüksek. Diğer yandan Dünya’da faizlerin yönünün yukarı doğru olması (FED süreci) nedeniyle artan finansman maliyeti ve yine bu sürece bağlı olarak döviz kurlarının TL karşısında yükseldiği bir ekonomik konjonktürün de mevcudiyeti ortada.

Ancak her şeye rağmen hayat devam etmekte ve şirketler de faaliyetlerine devam edebilmek adına finansman kaynaklarına ihtiyaç duymakta. İşte tamda bu noktada gerek yatırım bankaları gerekse de ekonomi bürokrasisi, şirketlerin finansman kaynaklarına erişebilmesi adına alternatif bir yol olarak 2018 yılını borsa için “halka arz yılı” ilan etmekte.

2017 yılı Halka Arzları ve 2018 yılı Beklentileri Neler ?

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) verilerine göre 2017 yılında sadece 3 halka arz gerçekleşti. Payları ilk kez halka arz edilen bu firmalar ise Mistral GYO, Fonet Bilgi Teknolojileri ve Mavi Giyim. Bunların halka arz tutarı ise 1,25 Milyar TL olarak gerçekleşti.

2018 yılında ise 17 firmanın halka arz gerçekleştirebileceği bunun karşılığında ise şirketlerin tahminen 5 milyar dolarlık bir kaynağı elde edilebileceği öngörülüyor.

2018 yılı halka arzları için adı geçen firmalar ise; Aksa Doğalgaz, Aselsan, Başkent Doğalgaz, Beymen Mağazacılık, BİST, Defacto, Doğuş Grubu, Enerjisa, İGDAŞ, Memorial Sağlık Grubu, MLP Sağlık, Penta Teknoloji, Penti, Şok Marketleri, Tab Gıda. Türksat ve Varaka Kağıt.


Halka Arzın Faydaları

Madem 2018 yılı halka arz yılı ilan edildi, halka açılmanın ne gibi avantajları var yakından incelemekte fayda var.Bunlar;

ü  Halka açılmanın getirdiği kurumsallaşma
ü  Şeffaflık (transparency) ve hesap verilebilirliğin (accountability) artması
ü  Halka açılma sayesinde şirketlerin/grupların/holdinglerin bilinilirliğinin ve marka değerinin artması
ü  Sermaye artırımı şeklinde gerçekleştirilecek halka arzlarda şirketin ucuz finansman kaynağı sağlaması
ü  Şirketlerin ucuz maliyetli finansman kaynağı bulabileceği para ve sermaye piyasası platformlarına daha kolay erişim imkanı
ü  Hisselerin borsada işlem görmesi sebebi ile sürekli bir piyasa değerinin olması
ü  Yine hisselerin borsada işlem görmesi ile daha likit hale gelmesi ve buna bağlı olarak finansman imkanlarının çoğalması
ü  İkincil halka arz imkanıdır.

Olası dezavantajları ise,

ü  SPK uygulamalarının getirdiği kurumsallaşma/prosedür yükü şirket yönetimlerini oldukça zorlayabilmekte
ü   Kamuoyunu aydınlatma ilkesi gereğince her yeni gelişmenin kamuoyuna açıklanma mecburiyeti bulunması
ü  SPK ve Borsa İstanbul denetimidir. 


Halka açılma işlemini kısaca ifade edebilmek adına süreç aşağıdaki gibi şematize edilmiştir.


Halka Arzın Zamanlamasını Belirleyen Unsurlar Neler ?

Bir halka arzın başarıya ulaşmasında birçok faktör bulunmakla birlikte belki de bunlardan en önemlisi halka arzın zamanlamasıdır. Halka arzın zamanlamasında dikkate alınacak unsurlar ana hatlarıyla aşağıdaki gibi özetlenebilir;

ü  Politik faktörler
ü  Ekonomik faktörler
ü  Yurtdışı para ve sermaye piyasalarının durumu
ü  Şirketin son birkaç yıldaki mali ve operasyonel performansı

Sonuç

T.C. Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, 2018 yılı içerisinde, Türkiye’nin vadesine göre bir yıldan kısa olan dış borç stokunun toplamı 170 milyar dolar olup bunun 70 milyar dolarlık kısmı ise reel sektöre aittir. Amerikan Merkez Bankası FED’in 2008 yılında ortaya çıkan global finansal krizinden çıkış için başlattığı parasal gevşeme ile likidite enjeksiyonunun sonuna gelindiğinin ve yavaş yavaş bilanço küçültme sürecine girdiğinin ilanıyla eskiye nazaran finansman kaynaklarının maliyetinin artacağı bir ortamda, halka arz opsiyonu şirketler için adeta can simidi gibi lanse edilmektedir. Ancak yazımızda da değinilen halkın arzın zamanlamasını etkileyen faktörler göz önünde bulundurulduğunda, 2018 yılının bu süreç için doğru bir yıl olup olmadığı ise siz değerli okuyucularımıza bırakılmaktadır.

Son söz olarak, Borsa İstanbul’da yer alan hisselerin dolar bazında hala çok ucuz olduğu gerçeğinden hareketle, yabancı yatırımcı çekebilme potansiyelinin yüksek olabileceği ihtimali de unutulmamalı. Hele ki Dolar’ın 4, Euro’ nun ise 5 TL’ yi dahi aştığı şu günlerde !

Kaynakça
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK)
İş Yatırım A.Ş.
Gedik Yatırım A.Ş.

Yayınlanma Tarihi  ve Yeri :19.04.2018/Muhasebetr Web Sitesi

5 Nisan 2018 Perşembe

Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu



Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluk Halleri İle Yönetici Sorumluluk Sigortası
Anonim şirket yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri için sorumluluk halleri, Türk Ticaret Kanun’unda (TTK) sayılan genel sorumluluk hallerinin haricinde özel sorumluluk hallerini de kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Bunlar müzakereye katılma yasağı, şirketle işlem yapma, borçlanma ve rekabet yasağı, belgelerin ve beyanların kanuna aykırı olması, sermaye hakkında yanlış beyanlar ve ödeme yetersizliğinin bilinmesi, değer biçilmesinde yolsuzluk, mali durumun bozulması ve iflastan kaynaklanan sorumluluk halleridir.
TTK dışında, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun, Gümrük Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, Çevre Kanunu, İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gibi birçok özel düzenlemede yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin sorumlu olabilecekleri haller düzenlenmiştir. Örnek verilecek olur ise;
i) Yönetim Kurulu Üyelerinin Vergi Borçlarına Karşı Sorumluluğu: Anonim şirketin vergi yükümlüsü veya sorumlusu olması halinde vergi ödevleri kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilir. Yönetim kurulu üyeleri amme alacağının ödenmesinden, görev yaptıkları döneme ilişkin olarak, şirketin varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar için, şahsi mal varlıkları ile sorumlu olacaklardır.
ii) Yönetim Kurulu Üyelerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) Sigorta Primi Borçlarına İlişkin Sorumluluğu: Şirketin SGK’ya olan sigorta primi, genel sağlık sigortası pirimi, işsizlik sigortası primi, idari para cezası, gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarından dolayı, görev yaptıkları döneme ilişkin olarak, şirket yönetim kurulunun tüm üyeleri, üst düzeydeki ilgili yönetici veya yetkilileri şirket tüzel kişiliği ile birlikte müşterek ve müteselsil sorumludurlar.
iii) İş Kazası ve Hastalık Bakımından İşverenin Sorumluluğu: İş kazası ve meslek hastalığı, iş güvenliği mevzuatına aykırı hareketler sonucu meydana gelen diğer zararlar dolayısıyla, SGK tarafından sigortalıya veya hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler işverene ödettirilir.
iv) Rekabet Kanunu Kapsamında Sorumluluklar: Rekabet Kanunu’nda yer alan “Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar”, “Hakim Durumun Kötüye Kullanılması” “Birleşme veya Devralma” gibi yasaklanmış davranışlarda bulunan kurumlara Rekabet Kurulu tarafından yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde onuna kadar idarî para cezası verilebilir.
Para cezaları verilmesi halinde, ihlalde belirleyici etkisi saptanan yöneticilerine ya da çalışanlarına kuruma verilen cezanın yüzde beşine kadar idarî para cezası verilir.
Söz Konusu Sorumluluklardan Kaynaklanabilecek Risklere İlişkin Yönetici Sorumluluk Sigortası
Yönetici sorumluluk sigortası, yönetim kurulu üyelerinin ve sigortalı olan yöneticilerin şirkete karşı olan hizmet sözleşmelerinin gereğini ifa ederken ve bunun yanında kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ifa ederken, sigorta sözleşmesi yapılmadan önce veya geçerlilik süresi içinde kusurlarıyla şirkete vermiş oldukları zararlardan ötürü karşılaşacakları taleplere karşı teminat verilen bir sorumluluk sigortası türüdür.
Ülkemizde yönetici sorumluluk sigortası konusunda genel şartlar mevcut olmadığı için, yönetici sorumluluk sigortası güvencesi, uygulamada, mesleki sorumluluk sigortası genel şartlarına  (Yeminli Mali Müşavir, Avukatlık, Hekimlik Mesleki Sorumluluk Sigortası gibi) özel şartlar eklenmek suretiyle verilmektedir.
Yönetici Sorumluluk Sigortası, yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin yukarıda sayılan sorumluluklarının yanı sıra bu iş ve işlemlerden dolayı oluşabilecek muhtemel zararları teminat altına almak amacıyla TTK’nın 361’inci maddesinde de düzenlenmiştir. Düzenlemede yönetim kurulu üyelerinin, görevlerini yaparken kusurlarıyla şirkete verebilecekleri zarar, şirket sermayesinin yüzde yirmi beşini aşan bir bedelle sigorta ettirilmiş ve bu suretle şirket teminat altına alınmışsa, bu husus halka açık şirketlerde Sermaye Piyasası Kurulunun ve ayrıca pay senetleri borsada işlem görüyorsa borsanın bülteninde duyurulacağı ve kurumsal yönetim ilkelerine uygunluk değerlendirmesinde dikkate alınacağı belirtilmiştir.
TTK’da yer alan düzenlemeden anlaşılacağı üzere yönetici sorumluluk sigortası özendirici mahiyette olup (zorunlu değil), yönetim kurulu üyelerinin görevlerini yerine getirirken şirkete verebilecekleri zararların güvence altına alınması konusunda tedbir alıcı niteliktedir.
Ancak şirket halka açık bir anonim şirket ise, SPK düzenlemeleri gereği zorunlu olarak yönetici sorumluluk sigortası yaptırılmalı ve söz konusu rizikolar karşısında şirketin koruma altında olduğu pay sahiplerine ve potansiyel yatırımcılarına duyurulmalıdır.
Yayınlanma Tarihi  ve Yeri :  05.04.2018/Muhasebetr Web Sitesi

2 Nisan 2018 Pazartesi

Türev Ürün ve Hedging Önemi


Türev Ürün Kullanmanın ve Hedging Önemi Her Geçen Gün Artıyor !


Geçenlerde Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin açılışında konuşan Maliye Bakanımız “Sorun reel sektörün döviz borçları. Ne yapacağız? Meşhur ABD Başkanı J.F. Kennedy’nin lafı var: ‘Çatıyı güneşliyken tamir etmek lazım.’ Şu anda faizler nispeten düşük, ekonomiler büyüyor ama yağmur yağacak. Bunlar için tedbir alıyoruz” diye konuştu.

Sayın Bakan konuşmasında ayrıca, “Türkiye’nin toplam borcunun GSYH’ye oranı % 141, burada bir tek reel sektörün borcu nispeten yüksek. Reel sektör önümüzdeki dönemde bu noktada hassasiyet göstermeli, en önemli konu döviz borcu. Reel sektörün döviz net açık pozisyonu 213 milyar dolar, bu önemli bir konu. Reel sektör FX borçlanmaya sınırlama getirmeyin diyorlar ama kusura bakmayın getireceğiz. KOBİ’lerde yaptık. Büyükler yönetebildiklerini söylüyor ama görüyoruz yönetemiyorlar, tedbiri alacağız” vurgusu yaptı.

Makro Kırılganlık Endeksi Zirveye Doğru Giderken

Peki ama nerden çıktı bu reel sektörün (kobi veya büyük işletmeler) yabancı para cinsinden borçlarına sınırlama getirme fikri ?  Esasen bu soruya en güzel cevabı Hazine Müsteşarlığı eski bürokratlarından sayın Hakan Özyıldız’ın hesaplamaları veriyor.
Sayın Özyıldız’ın hesaplamalarına göre bir ülkenin mali riskini en iyi şekilde gösteren endekslerden biri olan makro kırılganlık endeksinin bu yılın sonunda, 2001 krizindeki değerini dahi aşarak tarihi zirveye ulaşması bekleniyor.


Alternatif Çözüm Ne Olabilir ?

Borçlanmaya sınır getirmek çözümlerden birisi olmakla birlikte kişisel kanaatimize göre piyasa koşullarına en uygun çözüm belli miktarın üzerinde yabancı para yükümlülüğü altına giren firmalara türev ürün kullanma ve hedging (finansal korunma) yapma zorunluluğunun getirilmesidir.
İşletmeleri etkileyen çok sayıda risk olmakla birlikte, öncelikli olarak bunların başında finansal risk gelmekte ve bünyesinde döviz kuru riski, faiz oranı riski, likidite riskini barındırmaktadır.

Sermaye hareketlerinin serbest olduğu Türkiye gibi ekonomilerde hem faiz hem de döviz kuru aynı anda kontrol edilemediğinden (ekonomi literatüründe üçlü açmaz diye tanımlanır) merkez bankaları para politikası faizini kontrol etmekte ancak döviz kurunu ise serbest bırakmak zorunda kalmaktadır.

Eğer birde Türkiye gibi sürekli cari açık veren bir ülke iseniz dövizin serbest bırakılması, eninde sonunda ülkenizin parasının orta ve uzun vadede değer kaybedeceği anlamına gelmektedir. Türkiye’de kur riskinin temel nedeni de budur. Nitekim 2013-2018 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönemde, Tükiye’nin cari açığının yurt içi hasılamıza oranı ortalama olarak % 5 civarında gerçekleşirken, TL ise Amerikan Doları (USD) karşısında % 110 nispetinde değer kaybetmiştir !

Türkiye’de Türev Ürün Kullanımı Ne Düzeyde ?

Bilindiği üzere, belli miktarda bir mal veya kıymetin ve bunların karşılığı olan paranın işlemin ardından takas gününe el değiştirdiği piyasalar spot piyasalar iken, ilerideki bir tarihte teslimatı veya nakit uzlaşması yapılmak üzere herhangi bir malın veya finansal aracın, bugünden alım satımının yapıldığı piyasalar ise türev piyasalardır.

Türev piyasalar ise,  forward, vadeli işlem (futures), opsiyon ve swap gibi finansal ürünlerin tamamını içermektedir.

Birçok politik ve ekonomik belirsizliklerin yaşandığı Dünyamızda, tüm küreselleşen ekonomilerde olduğu gibi ülkemizde bahsi geçen riskleri bünyesinde barındırmakta, bu risklerden korunmak için (hedging) türev ürünlere duyulan gereksinim de her geçen gün daha da artmaktadır.

Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu (BDDK) verilerine göre, Türk Bankacılık Sektörünün Eylül 2017 itibarıyla gerçekleştirdiği türev ürün alım ve satım tutarı hacmi 2,5 Trilyon TL hacmine ulaşmış olup bu rakam yıl sonu tahminlerine göre Türkiye’nin 2017 yılı Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYH) olan 3 Trilyon TL’nin % 83’ üne denk gelmektedir. Takdir edersiniz ki bu rakam oldukça büyük bir işlem hacmini ifade etmektedir.


Yapılan türev işlemlerin türlerinin dağılımına baktığımızda ise büyük çoğunluğunun swap (ana para) işlemlerinden oluştuğu görülmekle birlikte, tüm bu ürünlerin kullanımındaki öncelikli amacın TL’nin döviz karşısındaki değer kaybına karşı pozisyon alınmak olduğu rahatlıkla söylenebilir.


Sonuç

T.C. Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, 2018 yılı içerisinde, Türkiye’nin vadesine göre bir yıldan kısa olan dış borç stokunun toplamı 170 milyar dolardır. Bunun 69 milyar dolarlık kısmı ise reel sektör borcudur.Bu tutara yıl sonu itibariyle yaklaşık 35-40 milyar dolar civarında olacağı tahmin edilen cari açık tutarı da eklendiğinde Türkiye’nin toplam döviz ihtiyacı 2018 yılında kabaca 205-210 milyar dolar olacaktır.

Dünya’da faizlerin yönünün yukarı doğru olduğu (FED süreci), buna bağlı olarak da dövizin pahalılaşarak kurların TL karşısında yükseleceği bir ortamda, Türk reel sektörü açısından hedging (koruma) işlemlerinin yapılmaya devam edilmesi her zamankinden daha çok önem arz edecektir.Türk ekonomisinin temel dinamiklerini değiştirecek yapısal reform süreci tamamlanmadan alınmaya çalışılacak tedbirlerin etkisi ise maalesef minör düzeyde kalacaktır.

Yayınlanma Tarihi  ve Yeri :02.04.2018/Vergialgı Web Sitesi