Türev Ürün Kullanmanın ve Hedging Önemi Her Geçen Gün Artıyor !
Geçenlerde Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin açılışında konuşan Maliye Bakanımız
“Sorun reel sektörün döviz borçları.
Ne yapacağız? Meşhur ABD Başkanı J.F. Kennedy’nin lafı var: ‘Çatıyı güneşliyken
tamir etmek lazım.’ Şu anda faizler nispeten düşük, ekonomiler büyüyor ama
yağmur yağacak. Bunlar için tedbir alıyoruz” diye konuştu.
Sayın Bakan konuşmasında ayrıca, “Türkiye’nin toplam borcunun GSYH’ye oranı
% 141, burada bir tek reel sektörün borcu nispeten yüksek. Reel sektör
önümüzdeki dönemde bu noktada hassasiyet göstermeli, en önemli konu döviz borcu. Reel
sektörün döviz net açık pozisyonu 213 milyar dolar, bu önemli bir konu. Reel
sektör FX borçlanmaya sınırlama getirmeyin diyorlar ama kusura bakmayın
getireceğiz. KOBİ’lerde yaptık. Büyükler yönetebildiklerini söylüyor ama
görüyoruz yönetemiyorlar, tedbiri alacağız” vurgusu yaptı.
Makro Kırılganlık Endeksi Zirveye Doğru Giderken
Peki ama nerden çıktı bu reel sektörün (kobi veya büyük işletmeler) yabancı
para cinsinden borçlarına sınırlama getirme fikri ? Esasen bu soruya en güzel cevabı Hazine
Müsteşarlığı eski bürokratlarından sayın Hakan Özyıldız’ın hesaplamaları veriyor.
Sayın Özyıldız’ın hesaplamalarına göre bir ülkenin mali riskini en iyi
şekilde gösteren endekslerden biri olan makro kırılganlık endeksinin bu yılın
sonunda, 2001 krizindeki değerini dahi aşarak tarihi zirveye ulaşması
bekleniyor.
Alternatif Çözüm
Ne Olabilir ?
Borçlanmaya sınır
getirmek çözümlerden birisi olmakla birlikte kişisel kanaatimize göre piyasa
koşullarına en uygun çözüm belli miktarın üzerinde yabancı para yükümlülüğü
altına giren firmalara türev ürün
kullanma ve hedging (finansal korunma) yapma zorunluluğunun getirilmesidir.
İşletmeleri etkileyen
çok sayıda risk olmakla birlikte, öncelikli olarak bunların başında finansal risk gelmekte ve bünyesinde döviz kuru riski, faiz oranı riski,
likidite riskini barındırmaktadır.
Sermaye hareketlerinin
serbest olduğu Türkiye gibi ekonomilerde hem faiz hem de döviz kuru aynı anda
kontrol edilemediğinden (ekonomi literatüründe üçlü açmaz diye tanımlanır) merkez bankaları para politikası
faizini kontrol etmekte ancak döviz
kurunu ise serbest bırakmak zorunda kalmaktadır.
Eğer birde Türkiye
gibi sürekli cari açık veren bir ülke
iseniz dövizin serbest bırakılması, eninde sonunda ülkenizin parasının orta ve uzun vadede değer kaybedeceği anlamına
gelmektedir. Türkiye’de kur riskinin temel nedeni de budur. Nitekim 2013-2018 yıllarını kapsayan 5 yıllık
dönemde, Tükiye’nin cari açığının
yurt içi hasılamıza oranı ortalama olarak %
5 civarında gerçekleşirken, TL ise
Amerikan Doları (USD) karşısında %
110 nispetinde değer kaybetmiştir !
Türkiye’de
Türev Ürün Kullanımı Ne Düzeyde ?
Bilindiği üzere, belli
miktarda bir mal veya kıymetin ve bunların karşılığı olan paranın işlemin
ardından takas gününe el değiştirdiği piyasalar spot piyasalar iken, ilerideki bir tarihte teslimatı veya
nakit uzlaşması yapılmak üzere herhangi bir malın veya finansal aracın,
bugünden alım satımının yapıldığı piyasalar ise türev piyasalardır.
Türev piyasalar ise, forward,
vadeli işlem (futures), opsiyon ve swap gibi finansal ürünlerin tamamını
içermektedir.
Birçok politik ve
ekonomik belirsizliklerin yaşandığı Dünyamızda, tüm küreselleşen ekonomilerde
olduğu gibi ülkemizde bahsi geçen riskleri bünyesinde barındırmakta, bu
risklerden korunmak için (hedging) türev ürünlere duyulan gereksinim de her
geçen gün daha da artmaktadır.
Bankacılık Denetleme ve
Düzenleme Kurulu (BDDK) verilerine göre, Türk Bankacılık Sektörünün Eylül 2017
itibarıyla gerçekleştirdiği türev ürün alım ve satım tutarı hacmi 2,5 Trilyon TL hacmine ulaşmış olup bu rakam yıl sonu tahminlerine göre
Türkiye’nin 2017 yılı Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYH) olan 3 Trilyon TL’nin % 83’ üne denk
gelmektedir. Takdir edersiniz ki bu rakam oldukça büyük bir işlem hacmini ifade
etmektedir.
Yapılan türev işlemlerin türlerinin
dağılımına baktığımızda ise büyük çoğunluğunun swap (ana para) işlemlerinden oluştuğu görülmekle birlikte, tüm bu
ürünlerin kullanımındaki öncelikli
amacın TL’nin döviz karşısındaki değer kaybına karşı pozisyon alınmak olduğu
rahatlıkla söylenebilir.
Sonuç
T.C. Merkez Bankası (TCMB)
verilerine göre, 2018 yılı içerisinde, Türkiye’nin vadesine göre bir yıldan kısa olan dış borç stokunun toplamı 170
milyar dolardır. Bunun 69 milyar dolarlık kısmı ise reel sektör borcudur.Bu
tutara yıl sonu itibariyle yaklaşık 35-40 milyar dolar civarında olacağı tahmin
edilen cari açık tutarı da eklendiğinde Türkiye’nin toplam döviz ihtiyacı
2018 yılında kabaca 205-210 milyar dolar olacaktır.
Dünya’da
faizlerin yönünün yukarı doğru olduğu (FED süreci), buna bağlı olarak da
dövizin pahalılaşarak kurların TL karşısında yükseleceği bir ortamda, Türk reel
sektörü açısından hedging (koruma) işlemlerinin yapılmaya devam edilmesi her
zamankinden daha çok önem arz edecektir.Türk ekonomisinin temel dinamiklerini
değiştirecek yapısal reform süreci tamamlanmadan alınmaya çalışılacak
tedbirlerin etkisi ise maalesef minör düzeyde kalacaktır.
Yayınlanma Tarihi ve Yeri :02.04.2018/Vergialgı Web Sitesi
Linki : https://vergialgi.net/ekonomi-maliye/turev-urun-kullanmanin-ve-hedging-onemi-her-gecen-gun-artiyor/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder