17 Ekim 2018 Çarşamba

Sanayi Sektörümüze Yönelik Bazı Öneriler


Sanayi Sektörümüze Yönelik Bazı Öneriler

Bilindiği üzere yeni bir ekonomik döneme giriyoruz.Tüketici talebinin azaldığı, ekonomik daralmanın hızla kendini hissettirmeye başladığı ve tüm bunların aksine fiyatların arttığı enflasyonist bir döneme. İşletmelerin, özellikle de yapısı gereği yatırımlarına ciddi miktarda sermaye bağlamış, yüksek sabit maliyetleri olan sanayi işletmelerinin yeni sürece adapte olması ve kapasitelerini doğru şekilde yönetmesi her zamankinden daha önemli hale gelmiş bulunuyor.
Biz de, bu kriz sürecini en hafif hasarlarla atlatabilmek adına, sanayi işletmeleri üretim süreçlerinde hangi noktalara dikkat etmeliler kısaca değinmekte fayda olduğunu düşünüyoruz.
A. Kapasite Yönetimi ve Makine Parkı Verimliliğinin Artırılması
Bu süreçle ilgili temel hedef, üretim planları ile uyumlu olmak üzere mevcut üretim altyapısına ilişkin makina /ekipmanların etkin kullanımına olanak sağlayacak şekilde yeniden kapasite planlamasının yapılmasıdır. Kapasitenin iyi planlanması ve etkin kullanımı ile de üretim artışı, yine kapasite yönetiminde esnekliğin sağlanması ile ürün gamı içerisindeki çeşitli türdeki siparişlere hızla cevap verebilecek konuma ulaşılması ve bu sayede mevcut stok seviyesinin azaltılması öncelikli olmalıdır.Konu ile ilgili operasyonel sürecin yönetimi ise şu şekilde planlanabilir:

·         Fabrika kapasitesinin (teorik ve pratik), üretim süresi ve üretim miktarı parametrelerine göre net bir şekilde yeniden ortaya konulması
·         Başabaş noktası ve ölçek ekonomisinin yakalanacağı asgari kapasite kullanım oranının (kko) belirlenmesi
·         Fabrika çalışma sürelerinin ve vardiya sayılarının değişen talep dinamikleri de göz önünde bulundurularak sürekli gözden geçirilmesi
·         Bakım onarım çalışmalarının planlı takvimlere bağlanarak duruş sürelerinin minimize edilmesi
·         Arıza ve tamir gerektiren konuların önüne geçilmesi için bir master planın yapılması ve iyileştirme sürecinin başlatılması
·         Makina verimliliğini artıracak yatırımların değerlendirilerek mevcut makine ve ekipmanın kapasitesini artıracak çalışmaların uygulamaya geçirilmesi
·         Kaynak kullanımının ve malzeme akışının dengede tutulması
·         Mamül/Yarı mamul stokunun en aza indirilerek esnek üretim hedefi ile tutarlılığın sağlanması
·         Siparişleri teslim tarihinde yerine getirme güvencesinin sağlanması
·         Sürekli iyileştirme felsefesi uyarınca teslimat performanslarının iyileştirilmesi


B. Otomasyon
Bu süreçle ilgili temel hedef, tüm Dünyayı etkileyip Sanayi 4.0 olarak nitelenen teknolojik değişim ve gelişime uyum sağlamak üzere üretim sürecinde bilgisayarlaşmanın en üst düzeye çıkarılması, elektronik sistemler sayesinde makine ve ekipmanların bir biri ile konuşabilir hale getirilmesi ve dolayısıyla üretimin yüksek teknolojiyle donatılması olmalıdır. Bu süreçte 2 temel amaca odaklanılmalıdır :

·         Üretim sürecinde insana olan bağımlılığın azaltılması ile üretim hatalarının asgari düzeye indirilmesi ve kalitenin artırılması
·         Üretimin en üst düzeyde esnekliğe kavuşturulması ve bu yolla tüketiciye özel ürün yapabilme imkânının elde edilmesi.

Bu sürecin sonunda, üretim hattı makinalarının ve otomasyon sistemlerinin ERP programı ile entegre ve haberleşebilir bir hale getirilmesi, hassas imalat sürecine yönelik kararların elektronik karar alma mekanizmaları tarafından otomatik olarak alınmasının sağlanması ve en nihayetinde üretim sürecinde insan müdahalesinin minimum seviyeye indirilmesi mümkün olabilecektir.

C.KPI Bazlı Üretim Yönetimi
Yukarıda bahsedilen süreçlerle paralel olarak, tüm departmanların, şeffaf, hesap verebilir ve ölçülebilirlik yönetim ilkeleri uyarınca, temel performans kriterlerinin (KPI) belirlenmesi ve belirlenen hedeflere ulaşılma ölçüsünün takibi yapılmalıdır. Üretim sürecine ilişkin KPI’ lar 6 ana başlık altında özetlenebilir :

1-Toplam üretim düzeyinin değişimi
2-Fire oranları düzeyindeki gelişim
3-Fire hariç dönüşüm maliyetlerinin seyri
4-Üretim/çalışma saatlerinin seyri
5-Kapasite kullanım oranlarının seyri
6-Müşteri anket sonuçlarına göre ürün kalitesi memnuniyetindeki değişim

Uzun vadede ulaşılması istenen nokta ise tüm performans hedeflerinin şirket, departman ve kişi bazlı belirlenerek performans hedeflerine ulaşılma düzeyinin takibi ile başarısızlık hallerinde kök nedenlerin tespit edilmesi ve ortadan kaldırılmasıdır.

Sonuç

Ülke olarak tüm yaz mevsimini seçim sürecini ve kur-faiz-borsa üçgenindeki değişimleri tartışarak harcadık.Galiba artık hepimiz sadece konuşarak bir yere varamayacağımızı anlamış bulunuyoruz. Yaşamak için üretmek zorunda olan insanoğlu için hiç şüphesiz teknoloji devrimi ile ortaya çıkan sanayi sektörünün yeri bu çerçevede ayrı bir anlam ve önem ifade ediyor. Sanayileşmeden, hızla hizmet sektörü ağırlıklı bir ekonomik yapıya evrilen ülkemizde ise katma değeri yüksek ve teknoloji ürünleri ağırlıklı bir üretim altyapısına kavuşmamız tüm ülkenin ortak hayali.

Bugünden yarına bu hayali gerçekleştirmek mümkün olmasa da en azından içinde bulunduğumuz şu türbülans atmosferinden çıkabilmek için, sanayi işletmelerimizin varlıklarını devam ettirebilmeleri ve rekabetçi olabilmeleri adına alacakları bazı tedbirler sektörün ve ülkemizin menfaatine olacaktır.Hazreti Mevlana’nın dediği gibi şimdi yeni şeyler söylemek lazım.

Yayınlanma Tarihi ve Yeri : 15.10.2019/Finansgündem Web Sitesi


11 Ekim 2018 Perşembe

Mali Düzenlemelerimiz Neden Çok Karışık ?




Mali Düzenlemelerimiz Neden Çok Karışık ?

Ülkemizde genel olarak kanun yapma şeklimiz, malum olduğu üzere “torba kanun” formatında. Literatürde kısaca, birbiri ile konu yönünden ilgisi olmayan ve çok fazla sayıda başka kanunda ek ve değişiklikler yapan kanunlara “torba kanun” adı verilmekte.

Bir kanunun torba kanun olup olmadığının temel göstergelerinden birisi ise, kanun başlığıdır. Hal böyle olunca torba kanunların başlığı, içerik itibariyle yürürlükteki birden fazla kanunu etkilediği için genellikle “çeşitli kanunlarda” diye başlamak durumunda kalmaktadır.

Bunun yanı sıra birde özelinde mali düzenlemelerimizin karmaşıklığı ve anlaşılmasındaki güçlük var.Nitekim TMF Group’s  tarafından 2017 yılında hazırlanan  Financial Complexity Index 2017. raporuna göre maalesef Türkiye bu konuda birinciliği kimselere kaptırmamış gibi görünüyor.(Not : Türkiye 2018 yılında ise az da olsa yol alarak sıralamada 3’cülüğe gerilemiş vaziyette)


Oysaki mali düzenlemelerin ideali, sade bir vatandaş tarafından okunduğunda anlaşılabilir ve basit bir şekilde hazırlanmış olanıdır.Bunun yanı sıra sağlıklı olarak hazırlanmış mali düzenlemeler aşağıdaki özellikleri de bünyesinde taşımalı ki, Mali İdarece bir maliye politikası aracı olarak da kullanılabilme imkanı olsun.


Yazımıza ülkemizin kurucusu ulu önder Atatürk’ün bir sözü ile sonlandırmak isteriz.Vergi usullerinin ıslahı çarelerinin aranmasına da ehemmiyetle devam olunmalıdır. İyi usul ve iyi tatbikin memnun edici neticelerini vatandas, hiç bir işte vergi mevzuu kadar hassasiyetle takdir etmez. “ (01.11.1936, T.B.M.M., 5.Dönem, 2.Toplanma Yılı Açılış Konuşması.)




10 Ekim 2018 Çarşamba

TANIŞMA


Merhabalar,

Öncelikle kişisel blog sayfama hoşgeldiniz.

Bu sayfada yaklaşık 10 senelik meslek hayatımda edindiğim bilgi ve birikimlerime dayanarak hazırlayacağım bazı yazı ve görüşlerimi paylaşmaya çalışacağım.

Ayrıca, geçmiş dönemlerde yayımlanmış olan makalelerimi de toplu bir şekilde bu platform üzerinden sunacağım.

 Faydalı olması dileğiyle,

 Saygılarımla.

Onur ÇELİK

9 Ekim 2018 Salı

Swap İşlemlerinin Önemi Giderek Artıyor


Swap İşlemlerinin Önemi Giderek Artıyor


Swap işlemleri, iki tarafın belli koşullarda, belli bir zaman süresi içinde nakit akımlarını karşılıklı olarak değiştirme konusunda anlaşmaya vardıkları finansal bir işlem olarak tanımlanmaktadır.
Bir swap işleminde ana hatlarıyla 3 taraf bulunmaktadır. Swap işlemine taraf olanlar (end-users)  ve bu işleme aracılık edenler. Swap işlemine taraf olanlar genelde finansal nedenlerle yani faiz veya döviz riskini azaltmak amacıyla swap işlemine girerler. Aracılar ise (bankalar, brokerler vb.) komisyon ücreti almak için yaparlar.

Tarafların bir swap işlemi yaparken ulaşmak istedikleri temel hedefleri ise şunlardır :

1.      Döviz ve faiz risklerine karşı korunmak (hedging)
2.      Düşük maliyetli finansman sağlamak
3.      Aktif /Pasif ve likidite yönetimi sağlamak
4.      Kredibilite kullanarak ek finansal getiri temin etmek
5.      Spekülasyon yapmak

Para ve faiz swapı olmak üzere iki swap türü bulunmakta olup, swap piyasalarının geliştiği ilk dönemlerde para swapları daha çok kullanılırken zaman içerisinde faiz swaplarının önemi giderek artmış ve en çok kullanılan swap türüne dönüşmüştür.

A.    Para Swapı (Currency Swap)

İki tarafın, belli bir zaman dilimi için iki farklı para biriminden borç veya anapara ve faiz ödemelerini cari spot kurdan değiştirme konusunda anlaşmaya vardıkları bir swap işlemidir. Vade sonunda anaparalar orijinal spot kurdan tekrar değiş-tokuş edilir. Vade süresi içinde her iki taraf birbirlerinin faiz ödemelerini üstlenir. Örneğin, X şirketi, Y şirketine banka aracılığıyla önceden belirlenmiş miktarlarda dolar ($) cinsinden sabit faiz öderken, B şirketi de A şirketine Euro (€) cinsinden sabit faiz öder. Vade sonunda da anaparalar iade edilir.

Para swapındaki amaç, swap’a taraf olan kişi ve kuruluşların farklı döviz ve para piyasalarındaki borçlanma yeteneklerini kullanarak, erişim olanağı daha zor oldukları döviz cinslerinden borçlanma imkanları yaratmak ya da daha cazip oranları elde edebilmektir.

Örneğin, bir firma sabit faizli dolar ($) cinsinden kredi temininde ciddi güçlüklerle karşılaşabilirken, Euro (€) cinsinden kredi alıp bunu swap etmek suretiyle, daha önce erişemediği sabit faizli dolar ($) krediyi elde etmesi mümkündür.

B.     Faiz Swapı (Interest Rate Swap)

Faiz swapı, iki tarafın belli bir süre için aynı para cinsinden, karşılıklı olarak belirlenen bir anapara miktarı üzerinden faiz ödemelerinin veya faiz alacaklarının kompozisyonunu değiştirmek amacıyla gerçekleştirilen swap türüdür.

Bu işlem sayesinde, iki taraf da kredi maliyetlerini ucuzlatabilmektedir. Zaten faiz swapı genellikle kredi değerliliği farklı iki taraf arasında yapılmaktadır.

Kredibilitesi düşük olan taraf, kredibilitesi yüksek olan tarafa, swap işlemi için bir prim ödemekte ve bu prim her iki tarafın da ilk temin ettikleri kredilerin maliyetini düşürmektedir.
Bilindiği üzere, genelde gelişmekte olan ülkelerin şirketleri uluslararası piyasalarda sabit faizle kredi bulmada, kredibilitelerinin yeterli olmaması nedeniyle zorlanmaktadır.Bununla birlikte gelişmiş ülkelerin yüksek kredibiliteye sahip şirket ve bankaları ise, kendi finansal stratejileri çerçevesinde değişken faizli kredileri tercih edebilmektedirler.

Bu durumda kredibilitesi düşük olan firmalar değişken faizli kredi temin ederek, bu krediyi daha sonra kredibilitesi yüksek olan kuruluşlarla bir banka ya da broker aracılığıyla swap işlemleri sürecine sokarak istedikleri gibi sabit faizli krediye dönüştürebilmektedirler.

Örneğin, X borçlusu kredibilitesi yüksek olduğu için sabit faizle piyasadan daha uygun koşullarla borçlanabilsin.Y borçlusunun ise sermaye piyasasında (uzun vade) kredibilitesi daha düşük ancak  para piyasasındaki (kısa vade) kredibilitesi daha iyi olsun.Bu durumda her iki taraf, aracı bir banka vasıtası ile faiz ödemelerini takas ederek faiz maliyetlerini düşürebilirler.

Faiz swap’ında sadece faizler karşılıklı olarak değiştirildiğinden taraflardan birinin ödeme güçlüğüne düşmesi halinde risk miktarı (credit risk) yalnızca faiz ödemelerini kapsar. Oysa ki para swapı işlemindeki riskin kapsamına anapara ve faizi ödemelerinin her ikisi de dahildir.

Sonuç

Günümüzdeki en önemli finansal risk fiyat riski olup, döviz kuru ve faiz oranlarındaki değişimlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.Gerek dünya gerekse ülkemizin politik ve ekonomik konjonktürü son derece çalkantılı bir sürece gebedir. Tabiri caizse ateşin fitili, Amerikan merkez bankası FED’in 2008 yılında mortgage kredileri kaynaklı krizi önlemek için piyasa sürdüğü para miktarını geri çekmeye ve kademe kademe faiz oranlarını artırmaya başlamasıyla yakılmış gibi görünmektedir.Söz konusu bu işlemler, gelişmekte olan ülkelere akacak sermaye musluklarının iyice kısılması ve finansman maliyetlerinin giderek artacağı anlamına gelmektedir.

Borçlanmada en güçlü ve itibarlı kurumun devlet olduğu, haliyle Türkiye gibi gelişmekte olan ülke şirketlerinin kredibilitesinin de içinde bulunduğu ülkenin kredibilitesine paralel olarak daha düşük olduğu göz önünde bulundurulduğunda, gerek daha ucuza finansman kaynağı bulabilmek, gerekse faiz maliyetlerini sabitlemek ve kur riskini azaltabilmek adına finansal bir araç olan swap ürününün kullanmasının, bahsi geçen zorlu finansal dalgalanmayı aşabilmek adına oldukça faydalı olacağı düşünülmektedir.

Nitekim bu düşüncemize paralel olarak Hazine ve Maliye Bakanlığınca açıklanan Yeni Ekonomi Programında (YEP) kurulacağı ilan edilen Borsa İstanbul Swap Piyasası da 1 Ekim’de faaliyete geçmiş bulunuyor.

Yayınlanma Tarihi  ve Yeri :09.10.2018/Finansgündem Web Sitesi